Kuantum beslenme ile daima sağlık daima gençlik

Yazı: Deran Çetinsaraç

Alkali beslenme denilince akla gelen isimlerin başında Dr. Ayşegül Çoruhlu geliyor. Yakın zamanda üçüncü kitabı “Kuantum Beslenme”yi yayınlayan Dr. Çoruhlu, tıbbın artık organları tanımaktan daha öteye hücreleri tanımaya yönelmesiyle çalışmalarını kuantum biyolojisine çevirdi. En hayati hücre içi organizmamız olan mitokondrilerin düzgün çalışmasının sağlık durumumuzla direkt olarak ilgili olduğunu söyleyen Dr. Ayşegül Çoruhlu, sizin için Kuantum Beslenme’yle ilgili tüm sorularımızı yanıtladı.

İlk kitabınız “Alkali diyet” giriş; ikincisi “Tokuz ama açız”ı gelişme, bu son kitabınızı ise sonuç olarak tanımlıyorsunuz. Ne özelliği var bu kitabın?
Bu kitap diğer ikisi ile giriş ve gelişme olarak anlattığım “beslenme biyokimyasının” en son detaylarını içeriyor. İlk kitap, beslenmede genel sağlık kurallarını, vücudun asit alkali dengesine göre ayarlamanın kolaylığını ve önemini anlatıyor. İkinci kitap “Tokuz Ama Açız” adı üstünde midemizi doyurmak ile hücre sağlığımız için beslenmek arasındaki farkı ortaya koyuyor. Alkali beslenme serisinin üçüncü kitabı olan “Kuantum Beslenme” ise, beslenmenin hücre içindeki ayrıntılarını atom altı seviyede ele alıyor. Hücrenin enerji motorları olan mitokondri dediğimiz, en hayati hücre içi organizmamızı maksimum enerji üretecek şekilde çalıştırmayı öğrenmeyi anlatıyor.

Genetiğimizde hastalıklar yazılı olmasına rağmen bu hastalıkları oluşmadan engelleyebilir miyiz?
Genetik ifadesi benim düşünceme göre tıbbi bir çöp kutusu gibi. Açıklanamayan durumlara hemen genetik deniyor. Oysa gerçekten genetik geçişli hastalık sayısı 2-3 bin civarında. Geri kalan hastalıklar genetik değil, bir tür yatkınlık olarak ifade edilebiliyor. Yatkınlık demek o hastalığın olacağını anlatmaz, ihtimali ifade eder. Ancak bu hastalık ortaya çıkma ihtimali, tamamen yaşam koşullarıyla ilgili. Yaşam şeklimizi sağlıklı alkali beslenme prensiplerine uygun olarak dengelersek genetik yatkınlığımızı kontrol edebiliyoruz; bunun adı epigenetiktir. Yani genetik yatkınlığa rağmen yaşam şekliyle kötü genleri sessiz tutabiliyoruz. Zaten genetik kodu hasarlanan ilk mesele serbest radikal hasarı oluyor. Serbest radikallerin en büyük kaynağı ise beslenme şeklimizde yer alan kötü besin seçenekleri. Bunları azaltınca genetik hasar riski de azalıyor. Genler kader değildir!

Sadece iyi beslenerek hastalanmamak mümkün mü? “Duygular düşünceleri, düşünceler de hastalıkları doğuruyor” deniliyor. Yediklerimiz duygularımızı da etkiliyor mu?
Biz biyokimyasal bir bütünlük içindeyiz. Vücudumuzun biyokimyası kadar beynimizin biyokimyası da söz konusu. Beyin kimyası hangi duygu hormonunu ne kadar üretecek belirler. İyi hissetmemizi sağlayan hormonlar beyin hücrelerinin nasıl beslendiği ile ilgili. Basitçe sadece iyi yağları beslenmeye eklemek bile depresyonla başedebiliyor. Vücut- beyin-duygu birbirinden ayrılamaz.

Enerji kaynağımız mitokondriler yakın zamana kadar yeteri kadar bilinmiyor muydu?
Aslında mitokondriler en basit biyoloji derslerinde bile enerji üreten pillerimiz olarak geçiyor. Fakat son yıllarda hastalıklara yaklaşım organlar yerine hücreler düzeyinde ele alınmaya başladığı için mitokondriler sağlıkta başrol oynamaya başladı. Çünkü enerji üretimi mitokondriler tarafından sağlanıyor. Bu enerji hem yaşamın devamı hem organ fonksiyonları hem hücrenin tamiri için gerekli. Enerji pilleri olmanın dışında mitokondriler hücrenin yaşamasına ve imha edilmesine de karar veriyor. Bir hücre artık hasarlanmış ve kötüleşmişse onun imha edilip yerine yenisinin yapılması gerekiyor. Bu kararı veren mitokondriler. Mitokondriler hasarlı hücreleri tespit etmese owo hücre çoğalıyor ve kanser ile benzeri hastalıklar artıyor.

Mitokondrilerin besinlerle ilişkisi bizim için ne anlam ifade ediyor?
Mitokondrilerin hangi besinden daha iyi enerji ürettiği hangi besinlerle kötü enerji ürettiği önemli bir konu. Bunu arabanın motoru ve egzozu olarak değerlendirebiliriz. Kötü yakıt tanımına uyan sağlıksız besinler motorda enerji üretirken çok egzoz çıkartıyor. Egzozun tıbbi karşılığı serbest radikal denen her hastalığın temelindeki zararlı yapılar. Sağlıklı besinler ise serbest radikal salınımını azaltıyor. Serbest radikal azsa uzun ömür ve sağlık elde etmek kolaydır.

Hastalıklar mitokondrilerin hastalanması sonucu mu ortaya çıkıyor?
Evet. Sonuçta her hastalık klinik belirti vermeden hatta yıllar önce başlıyor. İlk başta o hastalığın ortaya çıkacağı organın hücrecikleri hastalanıp iş göremez hale geliyor. Bir araya gelen pek çok hasarlı hücre yıllar sonra hasarlı organ ve hastalık olarak karşımıza çıkıyor. Hücrede hasarlanmayı neyin başlattığını incelediğimizde ise hasarın çoğunlukla önce mitokondriler üzerinde olduğunu görüyoruz. Bu yaklaşım artık tıpta yerini alıyor. Yani tüm hastalıklarda kanser dahil mitokondri düzeltilerek tedavi aranıyor. Pek çok hastalığın da direkt mitokondri hasarı sebepli ortaya çıktığı kanıtlandı.

Kuantum beslenme ile daima sağlık daima gençlik - Resim : 1

Kitabınızda mitokondriler hasarlanırsa bütünün hayrı için intihar ederler diyorsunuz, bu neden oluyor?
Mitokondriler evrimleşme aşamasında milyon yıl önce bir araya gelmiş bakterilerden köken alıyor. Hayatta kalmak için bakteriler bu yöntemi geliştirip tek çatı altında yaşadı ve hücreler oluştu. Bu bir arada yaşama hali onları toplumsal yaptı. Yani kötüleşmiş bir mitokondri bütünün hayrı için intihar ediyor. Buna apoptozis denir. Böylece o organı ve diğer hücreleri koruyor. Oysa kanser hücresi toplumsal değil bencildir. Bütünü değil kendini düşünür. İntihar etmez çoğalır.

Kanserli hücreyle mitokondrilerin başka farkları neler?
Kanser hücrelerinde mitokondriler tam olarak çalışmaz. Kanserde Walburga efekti olarak bilinen bir mekanizma bulunuyor. Kanserin oksijenli ortamda şeker kullanarak çoğaldığını ispat eden Nobel almış bir çalışmayı anlatıyor. Evet, kanserde mitokondriler üzerinden oksijenli enerji üretilemez. Kanserli hücre yağları enerji için kullanamaz. Çünkü yağın enerjiye çevrilebildiği tek yer mitokondridir.

Hücre zarlarının öneminden de bahsediyorsunuz, sağlıklı hücre için zarların nasıl olması gerekiyor? Serbest radikaller önce zara mı saldırıyor?
Hücre zarları ve mitokondri zarları hücrede ilk hasarlanan yerler olduğu için hastalık başlangıcını ifade ediyor. Hücre çöpleri dediğimiz serbest radikaller önce bu zarlara saldırıyor. Sağlıkta önemli olan bu besinlerden serbest radikale sebep olanları değil antioksidan sağlayanları tüketmek. Tüm bitkisel besinler antioksidan kaynağı olarak kabul ediliyor.

Her gıda bizim için faydalı besinler içermiyor, faydalı adlandırıyorsunuz, yani güneşin enerjisini alanlar mı? elektron alabilmek için çiğ mi yemeliyiz sebzeleri?
Bitkiler fotosentez ile güneş enerjisini foton halinden enerjiye çevirip depoluyor. Bu enerji bitkide, yapısındaki kimyasal bağlardaki elektronlar olarak depolanıyor. Biz bitkileri tüketince aslında bitkide elektron olarak depolanmış güneş enerjisini kullanıyoruz. Evet, aslında yediğimiz güneş ışığıdır. Bitkiler çiğ tüketildikçe içlerindeki elektronlar korunuyor. Orac değeri zaten bir bitkideki bu elektronların antioksidan gücünü gösteren değerdir.

Son olarak Kuantum beslenerek ölümsüzlüğü elde edebilir miyiz?
Ben Ayşegül Çoruhlu olarak bu fikre çok yakınım. Çünkü işin biyokimyasına çok hakimim. Biyokimya kuralları, biyoloji kuralları ve şimdi kuantum biyoloji kurallarına uydukça bu giderek uzayan bir ömür olarak karşımızda kendini ispatlayacak. Üç kitabım da bu amaca yönelik; hastalıksız ve uzun bir ömrün, mümkün olan en genç görünümün ve performansın nasıl sağlanacağını anlatmak.

Kuantum beslenmenin çıkış noktası olan Kuantum biyolojisi ne anlam ifade ediyor? Bir hücrenin iyi olması için bütünün, bütünün iyi olması için her bir hücrenin iyi olması mı gerekiyor?
40 milyar hücreden oluşan bir yapımız var. Her organ görevini bu hücreler doğru çalışıyorsa, doğru olarak yapıyor. Ne cilt hücresi ne de beyin hücresi bütün sistemden ayrı çalışmıyor. Aklınıza gelen her organ için her hücre bütünün bir parçası olarak çalışıyor. Hastalıklara yaklaşımımız, hastalığı tedavi etmek şeklinden hiç hasta olmamaya dönüştü. Hiç hasta olmamak için vücudu oluşturan farklı görevleri olsa da aynı biyolojik kurallara uygun çalışan bu hücrelerin ele alınması gerekiyor. Bir tek hücredeki biyolojiyi doğru çözmek bütün hücreleri korumak için şart. Hücre içine zum yapıp baktığımızda hücre işleyiş biyolojisinin çok karmaşık kuralları olduğunu görüyoruz. Bu karmaşıklığı açıklamak için klasik biyoloji kuralları yetmiyor. Kuantum biyolojisi ise, hücre içindeki bu karmaşık biyolojik olayları atom altı seviyede incelediği için artık tıbbi biyolojide yerini alıyor. Özellikle hücredeki enerji üretim işi tamamen kuantum biyolojik atomaltı olaylar ile gerçekleşiyor. Biz elmadan bir ısırık aldığımızda o elmanın en son hali artık atom altı bir yapı oluyor ve bu elektron dediğimiz atomaltı yapı enerjiye dönüşüyor. Yani elma, enerjiye dönüşmek için vücut içinde elektronuna kadar parçalanıyor.

Gökkuşağı ile beslenmenin yolu nedir?
Tüm renkler kıymetlidir. Renk koyulaştıkça yani mora doğru gittikçe o bitkideki güneş ışığı miktarı çoktur denebiliyor. Bu yüzden mor sebze ve meyvelerin önemi vurgulanıyor. Beslenmede her yer sebze, meyve, baharat, kuruyemiş, tohum ve baklagil olmalı. Az miktarda sağlıklı protein ve bolca iyi yağ yer almalı. Yağı az yememiz bir sorun. Karbonhidrat kaynağı olarak şeker tüketmemek ama yağı da artırmak gerekiyor. Genel iyilik hali için;

• Glütensiz gıdalar tüketmeli.
• Şekeri kesmeli.
• Çok çiğnemeli.
• Akşam 17 sonrası yememeli.
• 23.00’te uyumalı.

Bazı besin desteklerini ölçtürüp hekime danışıp almak gerekiyor. Bunun dışında ben özel kokteyller şeklinde güçlü antioksidanlar ile hücresel temizlik ve destek yapıyorum.

* Formsante dergisinden alınmıştır.

Başa dön tuşu