Neden kilo veremiyorum?

Yazı: Yaprak Çetinkaya/Formsante

Yeni yılla birlikte kesin kararınızı almıştınız; artık fazla kilolardan kurtulmanın vakti gelmişti ve bunun için en doğru zaman bu yıldı… Ancak aradan kaç ay  geçti ve istediğiniz sonuçları hala göremiyorsunuz. Bir yandan kendinizi aynada eskisi gibi görmenin hayalleri, diğer yanda fazla kilonun zararları hakkında okuduğunuz onca haber iyice paniğe kapılmanıza neden oluyor. Ve içinizden sessiz çığlıklar yükseliyor; “Neden?!”

Diyetisyen Canan Aksoy, bu kısacık ama çok önemli sorunun yanıtlarını verdi. “Biz diyetisyenler bazen aksini iddia etsek de kilo vermek ve korumak zor, zahmetli ve uzun bir yol… Pek çok fedakarlık isteyen, üstelik de göz alıcı sebeplerin sizi yolunuzdan kolayca çıkarabildiği bu dönemde bazı engellerin farkında olmak onları aşmanızı kolaylaştıracaktır” diyen Aksoy bunları şöyle sıralıyor:

Bunlara dikkat!

Bazı hastalıklar ve bazı hormonların çalışmaması, kilo verme yolu üzerindeki en büyük engeller… Tiroid bezinin az çalışması (hipotiroid) veya çalışsa bile ürettiği hormonların vücut tarafından kullanılmıyor olması (haşimoto tiroidi) ülkemizde çok sıklıkla rastlanan tablolar… Ayrıca insülin direnci, prolaktin hormonu yüksekliği, polikistik over sendromu, Cushing sendromu, insülin hormonu yüksekliği gibi hastalıklar da kilo vermeyi zorlaştırıyor. Bu hastalıkların neredeyse hepsinde teşhis konulmamış, tedavi görmeyen bireylerin kilo vermesi neredeyse imkansız oluyor. Teşhis konulmuş ve tedavisi yapılan bireylerde ise uygun beslenme düzeni sağlandığında problem yaşanmıyor. Kortizon ilaçları ve bazı psikotik ajanların kilo verme–verememe sürecinde çok etkin olduğu biliniyor. Bu nedenle kullanılan ilaçların bu tip bir yan etkisi olup olmadığını doktorunuzdan mutlaka öğrenmeniz gerekiyor. Diyetisyen Canan Aksoy, kilo vermeye başlamadan önce bir doktor kontrolünden geçerek bu problemlerin gözden geçirilmesini öneriyor ve “Başarısızlık insanı yıldıran en önemli sebeplerden biridir, yolunuza engel olabilecek ilk taşı bu şekilde atlatabilirsiniz” diyor.



Hayır demeyi biliyor musunuz ?


Zayıflama programına başladınız ama ne sosyal hayat ne bayramlar ne düğünler bitiyor. Bir de üzerine misafiri olduğunuz ev sahiplerinin ısrarcılığı eklendi mi ikramları reddetmek neredeyse imkansız oluyor. Böyle özel durumlar için nasıl bir beslenme programı izleyeceğinizi mutlaka diyetisyeninizle görüşün. Yurt dışına çıkıyorsanız, bayrama özel bir mönünüz varsa, ailenizi ziyarete gidiyorsanız karşınıza neler çıkabileceğini ve neyi ne kadar yemeniz gerektiğinin programını diyetisyeninizle beraber yapın. Sunulan her ikramı yemek zorunda olmadığınızı da kendinize hatırlatmayı ihmal etmeyin.



Hedefleriniz mantıklı mı?


Yıllar geçtikçe vücudun yapısı, yağ dağılımı, tutunduğu ve koruyabildiği kilo değişiyor. Bu nedenle örneğin iki kez doğum yapmış 50 yaşında bir kadının 20’li yaşlardaki kilosuna inmesi gerçekçi bir hedef olmuyor. Hayatın bir döneminde bir hastalık ya da üzüntü sonrası inilen kiloya tekrar inmek de sadece bir hayal olarak kalıyor. “Ayda 10 kilo versem, iki ay sonra ideal kilomda olurum” gibi sağlığı perişan edecek ve gerçeklikten uzak hedefler de kişiyi yolundan alıkoyabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü haftada 0,5-1,2 kilo arasında kilo vermenin en sağlıklısı olduğunu bildiriyor. Diyetisyen Canan Aksoy, “Zayıflama programına başladınız ve belki uzun süreli bir aile ziyareti veya uzun süreli bir yurt dışı tatiline çıktınız. Bazen olduğunuz kiloyu korumak da bir başarıdır. Hedefinizi akıllıca koyarsanız yolunuzdan şaşma ihtimaliniz azalır” diyor.

“Bir lokmadan bir şey olmaz” demeyin!

Bir kase meyveyle bir kase kuruyemişin aynı enerji içeriğine sahip olmadığını biliyorsunuz değil mi? Her besinin farklı kaloriler içerdiğinin, en yüksek enerjinin yağdan geldiğinin de farkındasınız. Ancak yine de “Azıcık yedim, börek kibrit kutusu kadardı, çikolata da zaten parmağımın ucu kadar, aşure de zaten senede bir kere pişiyor, baklavanın sadece tadına baktım” gibi bahaneler hiç eksik olmuyor. Diyetisyen Canan Aksoy, “Kilo vermek ve almak tamamen bir enerji dengesi ve kilo vermek için bu dengenin negatif yönde olması gerekiyor. Küçük küçük kaçamaklarınızın miktarı gün sonunda bazen istemediğiniz yere ulaşıyor. Bunları görmezden gelme veya azımsama ihtimaliniz çok yüksek. Sonrasında da ‘Diyet yapıyorum ama bir türlü kilo veremiyorum’ demeye başlıyorsunuz” diyor.

Diyetiniz size özel mi?

İş arkadaşınız bir program uyguladı ve sonuçlar çok başarılı oldu. Siz de aynı programı denemeye karar verdiniz. Ancak sabah kahvaltısında yoğurtmüsli var ve pek size göre değil. Yine de kilo vermek için katlanmaya razısınız. Öğlen sebze var ancak işyerinde bu seçenek yok, kilo vermekiçin evden getirmeyi de göze aldınız. Peki bufedakarlıkları kaç gün sürdürebilirsiniz? Hayat sisteminizle uyuşmayan, sizin kilonuza, sağlık durumunuza uyuşmayan bir diyet olması da cabası… Bu zayıflama programının adı sonunda “başarısızlık” olarak kişisel tarihinizde yer alacak.

Hareket edin!

Günler hızla geçiyor. Sabah evden çıkıyor, asansörle aşağı iniyor, otomobilinize binip ofise gidiyor, ofiste bütün gün oturuyor ve aynı şekilde eve dönüyorsunuz. Gününüz beyin faaliyetleri açısından aktif geçiyor olabilir belki ama kas faaliyetleri açısından eksik kalabilirsiniz. Bu nedenle yediklerinize dikkat etseniz de tartıda istediğiniz rakamlara yaklaşamıyorsunuz. Çünkü hareket etmeden kilo vermek çok zor… Günlük hayatınızda ne kadar hareketli olduğunuzun farkına varmak için önce bir adımsayar alın ve ne kadar hareket ettiğinizi rakamsal olarak görün. Diyetisyen Canan Aksoy, ev-ofis arasında hayat süren danışanlarının günde 2 bin adım dahi atmadığını belirterek, “Kilo verme hızınızın yolunuzun üzerinde engel teşkil etmesini istemiyorsanız günde 10 bin adım atmanız ya da haftada 150 dakikanın altında kalmayacak şekilde yürüyüş yapmanız gerekiyor” diyor.

Başa dön tuşu